‘’Yas Psikolojisi’’
Herkese Merhabalar,
Bu yazımda sizlere biraz yas psikolojisinden bahsetmek istiyorum. Özellikle son dönemde
ülkemizde yaşanan üzücü deprem sonrasında, başka bir konuyu kaleme almaya elim
varmadı… Bu yazının amacı, yüreğimizin derinlerinde hissettiğimiz ve hissetmeye devam
ettiğimiz bu acının, yaralarını sarabilmeye katkıda bulunabilmek için…
Konuya deprem örneğinden, dolayısıyla ağır kayıpların yaşandığı bir örnekten başladım
ancak ne yapılması gerektiğine geçmeden önce biraz yas kavramından ve öneminden
bahsetmek istiyorum sizlere.
Yas, bireyin sevdiği bir kimsenin veya bir nesnenin kaybından sonra yaşadığı duygusal ve
davranışsal süreçlerin bütünü olarak tanımlanır. Yani aslında sadece sevilen birinin ölümü
değil, sağlık kaybı, iş kaybı, boşanma, bazen taşınma, göç etme ve benzeri gibi durumlar da
kendi içlerinde kayıp taşırlar ve dolayısı ile kendi şiddetleriyle orantılı bir yas sürecine eşlik
ederler.
Kişide yas sürecinin aşamaları genellikle sırasıyla, kişinin kaybını kabul etmekte zorlandığı
ve inkar ettiği, ‘neden bu benim başıma geldi?’ gibi soruları yönelterek öfke ve kızgınlık
belirtileri gösterdiği, yaşadığı duygu yoğunluğunu hafifletmek amacıyla çevresi veya dualar
ile pazarlığa giriştiği, bu aşamadan sonra kişide depresyon evresinin başlaması ve en son
kabullenme aşamasının gerçekleşmesi ile ilerler.
Tabiki yas sürecinin aşamaları, bu aşamaların sırası ve süresi bireyden bireye farklılıklar
gösterir.
Yas sürecinde görülen tepkiler, bedensel (bedensel ağrılar; baş ağrısı, göğüs kafesi
sıkışması, nefes darlığı, bulantı, kusma, ishal, çarpıntı, vücutta gerginlik ve kasılmalar,
halsizlik ve yorgunluk), duygusal (ölümü inkar etme, yoğun özlem, üzüntü, güvensizlik,
çaresizlik, karamsarlık, aklını yitireceği veya delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek
kaybı, duygularda donukluk yaşama/ hiçbir duyguyu hissedememe, geleceğe karşı
umutsuzluk), ruhsal (ölen kişi ile alakalı rüyalar görme, hayalini görme, sesini duyma, onun
halen var olduğunu hissetme, hayat ve ölüm kavramlarını sorgulama), bilişsel (ölen kişiyi ve
ölümü düşünmeye engel olamama, sıklıkla kendini suçlama ve kendine kızma, pişmanlık,
ölüm anını tekrar tekrar hatırlama ve zaman zaman bunu yaşama, kararsızlık, dikkat
toparlamakta zorluk, bellek sorunları) ve davranışsal (amaçsız bir aşırı hareketlilik, duyguyu
bastırmaya ve kaybın acısından kaçınmaya yönelik davranışlar sergileme , insanlardan
uzaklaşma ve görüşmek istememe, ölen kişinin eşyalarına, bulunduğu yerlere aşırı yönelme
veya bunlardan uzak durmaya çalışma, mezara sık gitme veya gidememe, alkol ve/veya ilaç
kullanma) gibi belirtiler sayılabilir.
Bu süreçte en önemli şey, kişinin sağlıklı bir yas süreci atlatması gerektiğidir. Sağlıklı bir yas
sürecinin de, kaybı unutmaya yönelik değil, bu durumla alakalı kendi duygularını kabul
etmesi, başa çıkabilme stratejilerinin geliştirilmesinden geçtiği bilinmelidir. Burası çok önemli
bir nokta, çünkü birçok kişi yasta olanlara iyi geleceğini düşünerek, farkında olmadan
duygularını bastırmasına, yok saymasına ve unutturmaya çalışmasına yönlendirebilir veya
kişinin bunu kendisi de yapabilir. Burada konuyu biraz daha açmak ve sizleri biraz eskiye
götürerek bu davranışların sergilenmesinin altında yatan önemli faktörlerden birine değinmek
istiyorum.
Yaşamımızın erken dönemlerinden itibaren bizlere bir şeyleri nasıl elde edeceğimiz
öğretiliyor ancak onları kaybettiğimizde ne yapacağımız öğretilmiyor. Bir çocuk ağladığında,
çoğu zaman hemen susturulmaya çalışılır, eline oyuncak vererek ağlamasının durması
amaçlanır veya dikkati başka yere çekmeye çalışılınır. Bu davranış sergilenirken en başında
çocuğa ağlamamalısın, üzülmemelisin mesajı verilir ve farketmeden -negatif- duyguların yok
sayılmasına, bastırılmasına neden olunulur. İşte yetişkinlikte de bu durum devam eder ve
yas sürecindeki kişilerin çevresindekiler de aynı hataya düşerler. Genellikle üzüntülü, yas
durumlarında bununla yapıcı bir şekilde başa çıkmaktansa, toplum, kişinin onu aşması
gerektiğine teşvik eder; üzgün hissetme(!), kaybettiğin şeyin yerine bir şey koy, kendini
oyala, güçlü ol… Halbuki yastaki kişiler anlaşılmak ve duyulmak isterler. Ancak bu şekilde
duygularını çözümleyebilirler. Tabiki bu, ağır yas sürecinde profesyonel destek alınması
gerektiğine dair de bir mesajdır.
Bu nedenle, çevrenizde yas sürecinden geçen birileri var ise, onların acısını azaltmak için
“kayıpla ilgili güçlü kalınması, hissedilen yoğun duyguların dışa vurulmaması” gerektiği
yönündeki telkinlerden kaçının. Doktor kontrolü dışında herhangi bir sakinleştirici veya keyif
verici müdahalelere yönlendirmeyin, konu hakkında konuşturmaya zorlamayın veya
konuşacak olduğu zaman anlatmasına izin verin, sağlıklı ve yeterli beslenebilmesi
konusunda destekleyin ve en önemlisi bu süreçte bir uzmana (psikolog/psikiyatrist)
yönlendirin. Unutmayın ki yanlış bir destek, kişinin yaşam kalitesinin daha da düşmesine
ve/veya intihar gibi çok daha uç noktalara sürüklenmesine neden olabilir.
Sağlıcakla kalın,
Psikolog Kübra Keçeci