Bir bardak çay, yada bir fincan kahve alın ve yaslanın arkanıza. Bu yazımda sizleri 80 li 90 lı yıllara götüreceğim. O yıllarda pek çok delikanlı ailesi tarafından „aman yüzü gözü açılmadan baş göz edelim“ gerekçesi ile ya uzaktan bir akraba kızı, ya da aynı memleketten bir kız ile evlendiriliyordu. Şimdi ki zaman da gençler birbirini sevip beraber karar vererek evliliğe adım atsalar da o yıllarda bu pek de öyle değildi. Aile büyükleri yıllarca izin için gittikleri memleketlerinde eli ayağı düzgün, ağır başlı, oturup kalkmasını bilen, kendini bilen, mülayim gelin adaylarını çoktan belirliyorlardı. Damat adayı da onay verdiğinde izine gidip nikah yapılır, pasaport ve vize işlemlerine başlanırdı. Bir çok ithal gelin tanıdım ben. Birbirlerine benzer çok yönleri vardı. 80 li yıllarda Almanya evlilik yolu ile gelen insanlara Halk Eğitim Merkezlerinde (Volkshochschule) ücretsiz Almanca kursları başlattı. Amaç bu insanlara bir an evvel yaşadığı ülkenin dilini öğretip entegrasyonu sağlamaktı. Ama ne oldu biliyormusunuz? O ücretsiz verilen kurslar kapatıldı. Neden mi? Çünkü o ithal gelinlerin eşleri ve onların Anne/Babaları, gelinlerini kurslara göndermedi. Eee haklıydılar tabii, şayet bu genç kızlar öyle kurslara gidip kendilerini geliştirselerdi, yapılanlara boyun eğmezlerdi belkide. Hatırlıyorum da bizim görüştüğümüz bir aile vardı. Oğulları oyun otomatiği bağımlısı olmuştu. Aile söz geçiremiyordu. Sonra aile ferdleri akıllarınca bir çözüm buldu. Gözlerine köylerinden bir akraba kızı kestirmişlerdi. Bir baltaya sap olamayan oğullarını evlendirip bu sayede “ADAM” edeceklerdi. O yaz o genç adam evlendi. Ailecek hayırlı olsun ziyaretine gittik. Yeni gelin etrafımızda çekinerek de olsa pervane oluyordu. Çaylar, yemekler, ikramlar… çocuk aklımla olup biteni anlamaya çalışıyordum. Anlayamadığım tek olay kayınvalidenin kaş göz arasında gelini hakkında olumsuz konuşmasıydı. Henüz bir kaç ay olmuştu, bu gencecik kadın ne tür hatalar yapmış olabilirdi ki böyle acımasızca eleştiriliyordu? Yıllarca küçük görüldü, kocası tarafından şiddete uğradı, görümceleri dalga geçti. Tek lüksü arada ailesi ile bize gelmekti. Bizim evde anlatılanları can kulağı ile dinler, bana beni yalnız bulduğu yerde ufak tefek sorular sorardı. Yıllar geçti coluk çocuğa karıştı. Biraz biraz sesini çıkartmaya, hakkını korumaya başladı. Ailenin şımarık kızları evlenip evden ayrılınca, kayınvalide ve Kayınbaba yılın çoğunluğunu Türkiye’de geçirmeye başladı. Artık gerçek anlamda evin hanımı olmuştu. Ve o neredeyse okuma yazması bile olmayan ithal gelin çevresinin de desteği ile küçük bir temizlik şirketi kurdu. O zamanlar onunla mali müşavire gidip çok tercümanlık yaptım. Yıllarca iki üç saatlik gittiği temizlik işinden işin ayrıntılarını öğrenmişti bile. Zamanla kocasının kumar borçlarını ödedi, kızlarını evlendirdi ve kredi yardımıyla bir ev satın aldı. Bu gün şirketi iki üç otelin temizliğini yapıyor. Hiç kimse onu artık aşşağlıyamıyor. Benim gözümde gerçekten çok güçlü bir kadın modeli. Ve buna benzer nice kadınlarımız. Çok daha zor hayatlar yaşayan kadınlarımız oldu. Ve içimi bulandıran şu cümleler “Babanın evinde açlıktan nefesiniz kokuyordu, seni buraya getirmekle hata mı yaptık? Yediğin önünde yemediğin arkanda. Nankörlük yapma. Sayemizde insan gibi yaşamayı öğrendin.” Evet sayenizde belki biraz daha konforlu yaşadılar ama içlerindeki sevgi tomurcuklarını öldürdünüz siz! Sizin sayenizde hep kendilerini müdafaa etmek, korumak zorunda kaldılar. Tabii burada o gelinleri kendi kızları yerine koyan aileleri tenzih ediyorum. Güzel örnekler de var. Allah başkasının evladını kendi evladı gibi sevebilenlerden razı olsun. Bu dünya hala dönüyorsa, bu güzel yürekli insanlar sayesinde. Sevgili ithal gelinler, artık zor günler geride kaldı. Kadının adı tüm emeği geçen cesur kadınlar sayesinde çok daha güzel anılıyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun!
Benzer Haberler
-
Popüler Haberler
-
Yeni Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.