Bakıldığında bir çok kavram görecelidir bu hayatta. Ancak hayatın içerisinde bürünülen kalıplardan öyleleri vardır ki, değil göreceliliği tartışması bile imkansız haldedir onların. Mesela hangisi mi? Annelik kavramı…
Evet annelik göreceli değildir. Ancak bu kavramın göreceli olmaması onun;
- herkesin bu kavram hakkında yorumlar yaparak anne olan kişiyi sınırlaması manasına gelmemektedir,
- anne kelimesinin belli başlı kalıpları olmasına rağmen başkalarının kişinin birey özgürlüğünü ve özerkliğini ihlal etme hakkı olduğu manasına da gelmemektedir.
Hadi biraz daha açalım bu konuyu…
Verdiğim çocuk psikolojisi seminerlerimde, katıldığım birçok programda, ekranlarda konuşan ya da konuşulan konuların içeriğine baktığımda anne rolünün ön planda olduğunu görüyorum. Buna karşı mıyım? Hayır. Elbetteki anne rolünün çocuk eğitimine ve psikolojisindeki önemi ve etkisi yadsınamaz. Sıkıntı olan nokta, sadece ama sadece anne rolünün ön planda olmasıdır. Buna karşılık baba rolünün ise arka planda kalması, sanki babanın çocuk eğitiminde bir etkisi bulunmadığına dair olan algıdır. Halbuki bir çocuğun ne kadar annesi var ise hayatında o kadar babası da vardır, daha doğrusu olmalıdır. Ancak ataeerkil aile yapısının gözlemlendiği toplumlarda, daha açık söylemek gerekirse erkek sadece çalışır, erkek çocukla ilgilenmez gibi sert düşünce yapısının oluşmuş olduğu ve bu düşünceyi koruyan toplumlarda genellikle anne rolünün daha ön plana atıldığını görmekteyiz. Ancak bu baba’nın böyle toplum yapısında, -en azından günümüzde- çocuğu sevmemesi manasına gelmemektedir. Aksine burada dikkat edilmesi gereken nokta, olumsuz bir durum oluşacak olduğunda bir günah keçisinin aranması ve bulunan kişinin çoğu zaman anne olmasıdır. Nedir bu durumlar? Örneğin çocuk özgüvenli, çalışkan, başarılı ise baba yetiştirmiş, babaya çekmiş olur. Özgüvensiz, agresif, başarısızsa anne yetiştirmiş olur. Negatif durumların sonucunda ilk yargılanacak olan annedir ve dolayısıyle de tüm suçlamalar anneye yöneltilir. Çocukla o ilgilenmemiş, o bakmamışa döner birden olay. Böyle durumlarda belli başlı kalıpları kıramamış olanlarımız için benzer ve kaçınılmaz olan
cevaplar, bir çocuğun eğitiminden sadece annenin sorumlu olduğu ve babanın çalışması gerektiği yönündedir ancak bunlar çocuk eğitimi ve dolayısıyle de psikolojisiyle eşleşmeyen cevaplardır. Doğrusu ise bir çocuğun, cinsiyet fark etmeksizin annesinden bir şeyleri öğrendiği kadar babasından da hayata dair, kendisine dair bir şeyler öğreneceğidir. Yani sorumluluk sadece anneye ait değildir.
Baba çalışabilir, evin ekonomik dengesini sağlayan tek kişi de olabilir ancak bu, onun çocuğu ile vakit geçirmeyeceği ya da kalitesiz vakit geçireceği, tüm sorumluluk iplerini annenin üstüne atacağı manasına gelmemektedir, gelmemelidir.
Sıkıntı olan diğer bir nokta ise, sadece babanın çalışmasının kabul gördüğü aile tiplerinde annenin çalışmasının yadırganması hatta eleştirilmesidir. Oysa ki günümüz artık annelik izinlerinin de kullanılabileceği çalışma şartları olanağı sunmaktadır. Dolayısıyle bir annenin, çocuğunun doğumundan belli bir süre sonra çalışması gayet uygun bir durumdur. Çünkü o hem annedir hem de bireydir. Ve her bireyin kendine ait alanı vardır.
Bir kadın; annedir, eştir, evlattır, kardeştir ama herşeyden önce bir bireydir ve gayet tabii çalışan da olabilir.
Bundan dolayı bir çocuğun olumsuz hareketlerini yorumlarken sadece anne faktörünü değil, baba faktörünü de göz önünde bulundurun. Hatta çevre faktörünü de göz önünde bulundurun. Tabiri caizse bir suçlu aranacaksa eğer, sadece annenin değil babanın rolünü de değerlendirin. Çünkü bir babanın da çocuk eğitimi ve psikolojisinde önemi bir anne kadar büyüktür.
Çocuğuna şiddet uygulayan bir annenin anneliğini sorgulayabilirsiniz, çocuğunun cinsel istismara maruz kaldığını bile bile susan bir annenin de anneliğini sorgulayabilirsiniz. Ancak babanın pasif kaldığı, kendi başına çocuğu için çabalayan bir annenin anne kimliğini kimse eleştirmemeli, sorgulamamalıdır.
Sağlıcakla kalın,
Kübra Keçeci
(insta: @kubraakececii)