Uzun süredir hem sosyal medyada hem yazılı ve görsel basında yer alan bir konunun vicdanen rahatsızlığını yaşamaktayım: Çocukları elinden alınan aileler. Bence bu toplumsal konu ile hepimiz biraz ilgilenmeliyiz. Mutlaka siz de Türk ailelerinin elinden hiçbir sebep yokken alınan çocukları duymuşsunuzdur. Şimdi ‘hiçbir sebep yokken‘ kısmı elbette tartışılabilir, tartışılmalı da. Bazı ekstrem durumlar vardır ki bunun tartışılacak hiçbir yanı yoktur. Peki ama Gençlik Dairesi bizleri gözetleyip takip mi ediyor ki bu gibi durumlardan haberdar oluyor? Hayır. Örneğin okulda Beden Eğitimi dersinde öğretmenin çocuğun vücudunda gördüğü çürükleri Gençlik Dairesine bildirmesi, kreşte cıvıl cıvıl bir çocukken birden içine kapanan çocuğu eğitmenin fark etmesi veya kimi tanıdıklara sebepsiz mesafe koymak isteyen çocuğun davranışı gibi gibi olaylarla Gençlik Dairesi bilgilenmiş oluyor. İşte bunların her biri bir imdat çağrısı olarak değerlendirilmeli ve bu gibi durumlarda çocuğun yardıma ihtiyacı olup olmadığı araştırılmalı.
Bundan birkaç ay evvel sosyal medyadaki bir paylaşımda binlerce Türk çocuğunun çeşitli bahanelerle kendi ailelerinden alınıp önce yurda akabinde Alman bakıcı ailelere verildiği bilgisini okumuştum. Şimdi lütfen hepimiz biraz düşünelim, Gençlik Dairesi hangimizin çocuğunu hiçbir problem olmaksızın gelip elimizden alabilir? Şahsen ben oğullarımla şimdiye kadar hiç böyle bir sorun ile karşılaşmadım. Küçük oğlum biraz fazla hareketli bu yüzden kimi zaman kolunu da kırdı kafasını da ama hiç bir zaman Gençlik Dairesi beni çocuklarımla tehdit etmedi, yapmadığım bir şey ile beni itham etmedi. Peki ama nasıl oluyor da başka bir Türk ailenin çocuğu sırf merdivenlerden düştü ve kemiğini kırdı diye ailesinden kopartılıyor? Çünkü bize söylenen çocuğun merdivenden düştüğü. Peki iyi de bu Gençlik Dairesi o kadar lakayt mı çalışıyor? O çocuk ile konuşmaz mı? Bu kırıkların sebebini çocuğa sormaz mı? Ya gerçek o değilse? Kim koruyacak bu günahsızları? İyi ki böyle mağdur çocuklara devletin sahip çıktığı bir kurum var. Yapılan araştırmalara göre en çok taciz olayları aile içinde oluyor. Şimdi duyarlı öğretmen, eş, dost, komşu olmasa nasıl duyulacak bunlar? Geçen senenin sonunda Gençlik Dairesi ile birlikte bir bilgilendirme akşamı düzenlemiştik. Şaşkınlıkla o gün biz Türklerin koruyucu aile statüsünde çok az aile olduğunu öğrendik. İyi de madem sayısı yok denecek kadar az Türk koruyucu aile var, o zaman Türk çocuklarını Gençlik Dairesi hangi Türk aileye emanet etsin? Biz çuvaldızı karşı tarafa batıracaksak, kimse kusura bakmasın, iğneyi de kendimize batırmak durumundayız. Eğri oturup doğru konuşalım, Alman devletinin başka işi gücü yok da bizim çocuklarımızı asimile etmek için mi uğraşıyor? Yapmayın lütfen. Dernek işleri ile uzun yıllardır uğraşan birisi olarak, size Gençlik Dairesi ile irtibat içinde olmayı tavsiye ederim. Hata yaptıkları, haksızlık yaptıkları durumlar hiç mi yok? Şüphesiz vardır, nerede yok ki? İşte öyle bir şey yaşadığımızda da gönül rahatlığı ile konsolosluklarımıza gidebiliriz. Eminim bağlı olduğumuz konsolosluk böylesi bir durumda hemen harekete geçip olayın takipçisi olacaktır. Bunun aksini iddia eden kim varsa seve seve bir araya gelir bu konu üzerine tartışabilirim. Tek bir şartım var! Ortalık karıştırmak ya da popülarite kazanmak için değil, belgeler ve sayılarla gelsinler. Benim elimdeki bilgi ve veriler Gençlik Dairesi ve T.C. Düsseldorf Aile Ataşeliğinden temin edilmiş bilgiler yani bu işin muhataplarından.
Sonuç olarak Türk çocuklarının ailelerinden alınması gibi durumlarda çocuklarımızın Türk gelenek ve göreneklerine göre ve en önemlisi Müslüman olarak yetişmesini istiyorsak, Türk koruyucu aile sayısını mutlak surette artırmalıyız! Irkı, dini, dili ne olarsa olsun hiç bir çocuk sevgisiz bir ortamda büyümeyi hak etmiyor. Gelin bu bayram günlerinde hepimiz imkanımız dahilinde çocuk sevindirelim. Sevgi ve saygılarımı sunarak adı gibi şeker tadında Bayram günleri diliyorum.