Psikolog Kübra Keçeci’ den;
Aile ve Gençlere Tavsiyeler
Bu sayımızda, Türkiye’den gelerek temelden (lisans) Psikoloji eğitimini Philipps Üniversitesi’nde tamamlayan psikolog Kübra Keçeci ile görüştük. Asıl alanı klinik psikoloji ve nöropsikoloji olan Keçeci, son dönemlerde çalışmalarını ‘’Sağlıklı Psikoloji ile Yetiştirilmiş Çocuklar, Geleceğin Sağlıklı Toplumunun Bireyleridir’’ sloganı ile çocuk psikolojisine ağırlık vermekte. Çok sayıda ‘Çocuk Psikolojisi’ ve ‘Beden Dili’ konularında seminerler veren Kübra Keçeci yazılı ve görsel basında da aktif olarak yer almakta.
10 parmağında 10 marifet olan psikolog Kübra Keçeci düzenlenen seminerlerde yaptığı konuşmalarda toplumun bilinçlenmesine önemli katkı sağlıyor.
Avrupa’da yaşayan Türkler en çok hangi konularda psikolojik destek almak istiyorlar? Bu konuda tavsiyeleriniz nelerdir?
Avrupa`da yaşayan Türkler aslında karışık bir topluluk. Yani karışıktan da kastım şu, burada doğup büyüyenler, göç ile zamanında gelmiş olanlar, evlilik ya da öğrenim dolayısı ile gelmiş olanlar gibi birçok farklı grup söz konusu. Sorunlar da her gruba göre değişiklik gösteriyor. Ortak nedenlerden bir tanesi kültür çatışmasının getirmiş olduğu problemler. Daha doğrusu bu problemlerin kişide yaratmış olduğu psikolojik sıkıntılar. Bir Türk psikolog olarak aslında sadece bir alanda ya da bir konuda değil psikolojinin her alanında taleplerle karşılaşıyorum.
Ya da benim bu zamana kadar psikolojinin birçok alanında faaliyetim bulunduğu için problemlere daha geniş perspektif ile bakarak ele alabiliyorum, bundan dolayı bana çok çeşitli problemler gelebiliyor. Ancak hemen hemen hepsinin kapısı klinik alandaki vakalara çıkabiliyor diyebilirim. Depresyon, Burn Out, ilişki problemleri, kişilik bozuklukları ve benzeri.
Türkiye’den gelen biri olarak, bir psikolog gözü ile Avrupa’da yaşamanın artı ve eksileri nelerdir?
Avrupa eğitim ve birçok alanda insanlara kolaylık ve imkan sağlarken, bir yandan da manevi boşluk getirmekte.
Avrupalı Türk gençleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Bu zamana kadar gerek vermiş olduğum seminer ve eğitimlerde, gerekse meslek yaşamımda şunu gördüm. Aileleri tarafından desteklenen gençler ve desteklenmeyen gençler. Bundan dolayı aslında tavsiyem ilk gençlere değil, çocuklarını desteklemeleri yönünde ailelere dair olur. Ancak bu destekten kesinlikle çocuğa ‘benim olmadı onun olsun’ ve benzeri gibi bir bilince sahip olarak çocuğa maddi manada her şeyi sunmaları değil, öncelikli olarak çocuk eğitimi ve psikolojisine değer vermeleridir.
Ve tabiki, benim her iki gruptaki gençlere de tavsiyem, hayatta kalpten doğruluğuna inandıkları hiçbir şeyden vazgeçmemeleri. Özellikle de bu eğitim konusu ise. Eğitimlerine önem vermeleri. Hayatta istenildiğinde başarılamayacak hiçbir şey yoktur, yeter ki istedikleri şey uğruna mücadele etsinler, yılmasınlar, olmaz nasılsa diye umutsuzluğa kapılıp yollarından geri dönmesinler. Verilecek mücadele zor olabilir, uzun da olabilir ama sonunda ulaştıkları son onlara yaşam boyu mutluluk ve memnuniyet sağlayacaktır. Bunun için de muhakkak her zaman hedefleri ve bu hedeflere ilerlerken de benimsedikleri prensipleri olsun hayatta.
Çocuk ile aile arasındaki sorunları genellemeye çalışırsak nelerdir? Ailelere tavsiyeleriniz…
Ailelerin yaşamış olduğu bir çok sorunun temelinde aslında iletişim problemi yatıyor. İletişim demişken, birçok kişi iletişimi sadece konuşmaktan ibaret zannediyor ancak iletişim dediğimiz şey sözlü ve sözsüz iletişim olarak ikiye ayrılıyor ve birinden biri ya da her ikisi yanlış olunca aileler ve çocuklar arasında aşılmaz gibi gözüken problemler nüksediyor. Biliyorsunuz ki, çocuklarda teknoloji kullanımı bir sorun haline geldi, daha doğrusu teknoloji bağımlılığına dönüştü diyebiliriz. İşte bu ve bunun gibi birçok konunun temelinde ailelerin çocukları ile kurmuş daha doğrusu kuramamış olduğu iletişim bozukluğu yatıyor. Halbuki bakıldığında teknoloji kullanımı ve iletişim birbirlerine çok uzak gibi konular gibi duruyor ancak çoğu zaman temelinde iletişim bozukluğu yatıyor.
Ailelere bu konuda tavsiyem, elbette çocukları ile kurmuş oldukları iletişime (gerek sözlü gerekse sözsüz) dikkat etmeleri ve bunun yanında çocuklarının gelişim dönemine göre de özelliklerini bilmeleri olur. Gerekirse bu konuda profesyonel destek alabilirler, çünkü bazen iletişim diyerek önemsenmeyen faktör çocuk ve gençlerimizi madde bağımlılığına kadar sürükleyebiliyor.
Evliliklerinde sorun yaşayanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
İlk olarak aslında henüz evlenmemiş olanlara tavsiye ile başlamak isterim, çünkü evliliklerinde problem yaşayan birçok çift aslında flört döneminde evliliklerinde karşılaştıkları sorunlarla karşılaşıyorlar. Yaşanan sorun göz ardı edilmemeli
Her birey, önce kendisini tanımalı bu hayatta, çünkü evliliğin de acı tatlı zamanları olabiliyor ancak eğer ki bu acı zamanlar katlanarak artarsa tatlı zamanları kalamıyor. İşte bu acı zamanlarda kişilerin kendilerini tanımaları onlara yön verecek noktadır.
Evlilikte sorun nerede?
Evliliğinde sorun yaşayanlara tavsiyem ise, aslında bu nasıl bir sorun yaşandığına göre değişir ancak genel olarak diyebilecek olduğum şey eğer aşılamayacak gibi gözüken durum söz konusu ise destek almaları tabiki ama bunun yanında sorunun ne olduğunun tespit edilmesi gerekiyor. Bazen iki kişiden bağımsız gelişen problemler çiftler arasında probleme neden olabiliyor. Gerçekten sorun iki kişi arasında mı yoksa başka yer ya da kişilerin stresi mi yansıyor ilişkiye bunu adlandırmaları ve az önce de bahsettiğim gibi bu konuda da köprüyü kurucu/ yıkıcı etkiye sahip aralarındaki iletişime dikkat etmeleri ve ilişkilerini, dolasıyle de kendilerini yıpratmamaları. Bunun haricinde ne olursa olsun aralarındaki saygıyı kaybetmemeleri, öfkelerine dikkat etmeleri ve en önemlisi de problem odaklı değil çözüm odaklı ilerlemeleri…
Yeni bir yıla giriyoruz. Mutlu olmak için neler tavsiye edersiniz? Sizce mutluluğun anahtarı nedir?
İnsan, ya geçmişin pişmanlığını ya da geleceğin kaygısını yaşar. Ama asıl önemli olan an’ da kalmak, an’ı yaşamaktır. Günümüzde herkes mutluluğu ararken sahip olduğu şeylerin değerinin, an’ ı kaçırdığının farkında değil. Çok somut ve büyük şeylerde aramamak gerek mutluluğu. Bana göre sevdiğin insanların iyi olması, sağlıklı olması, kendisiyle olması en büyük mutluluktur. Bundan dolayı ilk tavsiyem sahip oldukları her şeyin değerinin farkına varmaları ve kıymetini bilmeleri olur ve ikinci tavsiyem ise kendileriyle barışık olmaları yönünde olacaktır. Çünkü insan kendisini severse, kendisiyle barışık olursa başka insanları da sever ve hayata karşı bakış açısı değişir, pozitif olur.
Herkese sevdikleriyle geçirebileceği sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum.
Size nasıl ulaşabilirler?
Tüm programlarımın ve köşe yazılarımın takibi için sosyal medyada, instagram hesabım @kubraakececii üzerinden ulaşabilirler.