İlişkilerin Temeli: Güven
Bu ay herkese tanıdık gelen ama aslında bir o kadar da tanımlanması zor ve geniş bir
konuyu kaleme almak istedim; Güven duygusu. İnsan ilişkilerinde gerek arkadaşlık ya da
aile, gerekse özel ilişkilerde büyük etkisi bulunan ve aslında temeli bebekliğimize dayanan
ve çevremizle olumlu/olumsuz ilişki kurmamızı sağlayan duygu. Her ne kadar tek bir konu
gibi gözükse de, kendine güvenmek, başkalarına güvenmek veya birey olarak güvenilir
olmak şeklinde alt başlıklara ayırabiliriz. Yalnız konunun alt başlıklara ayrılıyor olması
birbirinden bağımsız olduğu manasına gelmiyor. Aksine hepsi birbiriyle bağlantılı ve
bunlardan birinin eksikliğinde insan ruhunun ve sosyal çevresinin denge bozumu söz konusu
olabiliyor. Bu nedenden dolayı genel ama kısaca alt başlıklara değinerek bu konudan
bahsetmek istiyorum sizlere.
Güven duygusu insanın kendisini huzurlu hissedebileceği tek duygudur. Başka bir deyişle
insanı tamamlamada tek olmayan ama o olmadan da insanın tamamlanması mümkün
olmayan duygudur.
Hani hep aşk’tan, arkadaşlık’tan bahsedilir, mutluluk diye tutturulup konuşulur ya, işte
hepsinin temelinde yer alan ve tüm ilişkilerin dinamiğini oluşturan ve ayakta tutan temel taştır
güven. Çünkü güven olmazsa aşk olmaz. Güven olmazsa arkadaşlık olmaz ve güvenin
olmadığı yerde huzur’dan, dolayısıyle mutluluktan da bahsedilemez…
Özellikle partnerler arası ilişkilerde güvenmek, birine ait olma duygusunu ve kontrol
duygusunu da beraberinde getirir ve ilişkinin sağlıklı ve uzun süreli ilerlemesini sağlar.
Ancak zaman zaman herkes derecesi ne olursa olsun güven kırıklıkları yaşayabiliyor.
Aslında bu yazının amacı, bu kırılma noktasını uzun ya da kısa, kolay yada zor yaşamış ve
bu durumun tam ortasında kalmış, belki halen atlatamamış, atlatsa da halen burukluk
yaşayanlar için.
Genelde güven kırıklığı yaşayan insanlar, başka birine şans verme ve güven duyma
konusunda tedirginlik yaşarlar ve hatta derinden yaralanmış kişiler başkalarına
güvenemezler. Bunun nedenlerinden bir tanesi güveninizi zedeleyen kişilerle sürdürdüğünüz
ilişkide kaybetmiş olduğunuz enerji ve kontrol duygusudur. Çünkü insan ancak kendini
güvende hissettiğinde her şeyin kontrol altında olduğunu düşünür. Kaybedilmiş kontrol;
güvensizliğe, kaybedilmiş enerji ise kişiyi psikolojik yıpranmaya sürüklemektedir. Bundan
dolayıdır ki, güveninizi kıran, güvenmediğiniz insanlarla beraber olmamanız sizin sağlığınız
açısından yararınıza olacaktır. Çünkü güven kırıklığının olduğu yerde mutluluğu da
yakalayamazsınız ve mutsuz, tedirgin olduğunuz yerde birtakım kaygı bozuklukları, kimseye
güvenememe, depresyon vb. psikolojik ve psikosomatik hastalıklar kaçınılmaz olacaktır.
Tabiki bu bir kişiden yola çıkarak diğer herkese genelleme yapmanız ve bunun sonucunda
da yalnız kalmanız gerektiği manasında gelmiyor. Sadece hayatınız boyunca içinizi kemiren
düşüncelerle ve kişilerle yola devam ederek kendinizi yıpratmaktansa başkalarına şans verip
önyargılı davranmayarak, hayatınıza devam etmeniz gerektiğine dair küçük bir uyarı.
Güvensizlik yaratmak, bir insanın güvenini kırmak hangi manada olursa olsun kişiyi
aldatmaktır. İnsanlarda en çok gözlemlediğim noktalardan bir tanesi ise, aldatılmanın
cezasını aldatana değil kendilerine kesmesidir. Halbuki aldatılmak güvenenin suçu değildir.
Belki de önce bu suçluluk duygusundan kurtulmak gerekiyor; birine güvenmek, hata değildir.
Eğer güven kırıklığı yaşadığınız kişiye bir kez daha şans verirseniz, o zaman bir hatadan
bahsedilebilir. Ancak insan en çok hatalarından öğrenen bir varlıktır. Hata yapmış
olduğunuzu düşünüyor olsanız bile; hata yaptım demek yerine, ders aldım diyerek başka
insanlara şans vererek yolunuza devam etmelisiniz.
Sağlıcakla kalın,
Kübra Keçeci
(insta: @kubraakececii)