Merhabalar, adım Mehmet Sefa Sezer, 26 yaşındayım, Köln doğumluyum, Mavi Kartlı Alman vatandaşıyım, Elazığlı bir finans ve emlak uzmanının ve Konyalı bir ev hanımının evladıyım. Şu an Konya’da Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıf öğrencisi olarak eğitim görmekteyim.
Öncelikle Türkiye’de okuma fikri yıllar boyunca planlanmış veya hep mevcut olan bir olay değildi. 2013’te Max Ernst Gesamtschule’da Abitur aşamasını atlattıktan sonra, üniversite aşaması geldi. Benim hedefim önce Köln Üniversitesi’nde okumaktı, fakat bunun için üç yıl beklemem gerekti. Üç yıl ciddi bir zaman zarfı. Durum böyle olunca, babamın beni ikna etmesi ve girişimciliği ile bir anda Türkiye’de okumaya karar verdim. İstediğim bölümde okuma şansım çıktı, ama gerçek şu ki, gönlüm Köln’den yanaydı, çünkü doğup büyüdüğüm şehir burası. Bu nedenle iki arada bir derede kaldım bir nevi.
Dil konusuna gelecek olursak, o tür bir sıkıntı genel mahiyette yaşamadım. İletişim sorunum yoktu. Yapım gereği girişkenim ve çabuk uyum sağlayabilen bir bireyim. Zaten bu sebepten dolayı Konya’da iyi çevre edinebildim. Sonuçta bana yabancı bir şehir değil. Babam aslen Elazığlı, annem Konyalı olunca, Konya bağlantısı buradan oluştu. Yazları ağırlıklı olarak Konya’da büyüklerimin yanında geçirdiğim için şehir zaten bana yabancı değildi. Hukuk dili ağır ve zor kavranılır bir yapıya sahip olduğu için dil problemi yaşadım açıkçası. Bu problemi aşmam 3 yıl sürdü. Bu sorunun cevabını şu şekilde verebiliriz: Genel iletişimde sorun yoktu ama bölümdeki dil ile ilgili kavramsal sıkıntı vardı.
Uyum sorunu, yukarıda kısaca değindiğim gibi, girişken ve çekingen olmadığımdan dolayı, çabuk aşabildiğim bir meseleydi. Konya bana yabancı bir şehir değil, zaten Türkiye yabancı değil. Köklerimiz buradan geliyor zaten. Ayrıca insan her yerde insan. Benim genel felsefem, yapım ve mantığım bu şekildedir.
Türkiye’de okumak bana ilk olarak tecrübe kattı. Bu hayatta, naçizane fikrim, insan tecrübeleri ile sabittir. Ayrıca ana dilim de gelişti. Kelime hazinem yoğunlaştı. Almancam daha da gelişti, çünkü dili unutmamak adına endişeliydim ve üstüne koydum. Aynı zamanda İngilizcem daha da olgunlaştı. Diğer bildiğim dillerde hakeza öyle. Türkiye’de çok fazla yabancı uyruklu öğrenci var. İster istemez bir yerde iletişim kopukluğu ve tıkanıklığı yaşanıyor ve o arkadaşların ana dilinde konuşmaya başlıyorsunuz. Ayrıca Türkiye’de çok güzel yerleri görme fırsatım oldu ve kültürel olarak bana büyük bir servet kattı.
Üniversite bitince avukatlığı meslek olarak edinebilmek için zorunlu bir yıllık staj dönemi var. Sonrasında ise baroya kayıt olup avukat olarak mesleğinizi icraat edebilirsiniz. Sonrasında yüksek lisans mı yaparım, geri mi dönerim ya da başka yelkenlere mi açılırım, nasip kısmet diyelim. Bunu zaman gösterir. İlk aşama, fakülteyi bu yıl bitirip sonra da stajı başlatmak.
Gençlere diyeceğim şu ki, maceradan korkmayın. Bazen hayat sizlere öyle fırsatlar sunuyor ki tüm her şey size sahte ve yalan gibi geliyor, ancak zaman ilerledikçe, ne kadar doğru bir karar verdiğinizi görebiliyorsunuz. İllaki hayat sizin için daima bir dilek konseri şeklinde sürmeyecek. Nerede olursanız olun, hep sorunlar ve sıkıntılar yaşayacaksınız. Ben de yaşadım ve halen yaşıyorum, ama böyle yapa yapa olgunlaşacağız ve kendimizi geliştireceğiz. Yılmayacağız, bıkmayacağız, usanmayacağız! Şu an belki Almanya’da Hukuk Fakültesi okumuş olsam, meslek garantim veya bitirme durumum hiç olmayacaktı bile. Almanya’da ağırlıklı olarak yıpranmış bir gençlik görebiliyorum. Üniversite okumak sanki çileymiş gibi gözüküyor, bazı bölümler açısından. Her ülkenin kendi zorluk dereceleri var, ancak birebir kıyasladığımda, o zaman Almanya’da bir kat daha zorluk seviyesi mevcut olduğunu görebiliyorum. O yüzden Türkiye’de okumak açısından açık kapı bırakabilirsiniz. Farklı bir zenginlik, güzel bir ortam ve her şeyden önce güzel bir iklim sizi bekliyor:) Üniversite okumak istediğinizde bu alternatifi bence atlamayın, çünkü Türkiye güzel üniversitelere sahip.
Son olarak, Türkiye’de belli şeyler tabii ki de, her yerde olduğu gibi, daha iyi olabilir. Misal şu an çok sayıda üniversite ve fakülte sayısı var. Bu konuda niteliğe yönelmek gerek, nicelik yerine. Bu benim şahsi olarak gözlemlediğim bir durum. Burada bir sürü sıkıntılar daha da listelenebilir, fakat bu herkes açısından farklı. Bu dünyada kimseyi yüzde yüz olarak tatmin edemezsiniz. Diyeceğim şu ki, Türkiye de bizim, Almanya da. Gönül nereden olursa olsun, sizin vereceğiniz karar ile mutlu olmanız gerekir. Ondan sonrası kendiliğinden çözülür.
Herkese huzurlu ve sağlıklı günler dilerim, selametle.
Mehmet Sefa Sezer