Son günlerde o kadar yakınımızı memlekete uğurladık ki acıları hala tap taze yüreğimizi yakıyor.
Önce aynı yaşta olduğumuz değerli kanun üstadı Nihat Demircan, sonra Köln Ford fabrikasından emekli dayım Ahmet Özen.
Cenazeler musalla taşına konulup namaza niyet ederken onlarla yaşadığımız günler adeta bir film şeridi gibi gözümün önünden akıp gitti.
Film bitip SON yazısını görünce “Acaba bizim sonumuz nasıl olacak?” sorusu aklımıza takılıyor.
Düşünsenize, topraklarınızdan kopup yabancı bir ülkeye geliyorsunuz, bir kökünüz ana vatanda yeni kökünüz ise gurbette. Yıllar önce trenlerle iki üç gün süren yolculuklardan sonra dönüşte tarifeli bir uçağın kargo bölümünde son yolculuğunuzu yapıyorsunuz. Bir nevi yük olarak.
İşte bu yolculuğa çıkarken geride neler kalıyor?
Bin bir umutlarla geldiğiniz Almanya…
Sabahın kör ışığında fabrika yolunu tuttuğunuz günler, bayram günlerinde el öpmeye hasret kaldığınız günler. Dünyaya getirip, büyütüp evlendirdiğiniz çocuklarınız. Emeklilik hayalleri kurduğunuz günler. Hepsi geride kalıyor ve bir uçağa yüklenip memleketinize doğru yola çıkıyorsunuz.
Artık olan olmuş, yaşanan acılar, sıkıntılar sevinçler geride kalmış, hepsini Almanya’ nın topraklarına gömmüşsünüz.
İşte bu yüzden Almanya acı vatan.
İşte bu yüzden burası Gurbet.
İşte bu yüzden biz hala buralı değiliz.
Allah hepimize emekli olup vatanımıza dönmeyi nasip etsin.