Entegrasyondan Sosyal Kapsayıcılığa.
30 Ekim 2024 tarihinde Türkiye ile Almanya arasında gerçekleştirilen işçi göçünün 63. yıldönümünü idrak ettik. 63 yıl içerisinde Almanya’da farklı evrelerden geçen Türkler popülasyon süreci içerisinde 4. nesil olarak ifade edilmekte.
Misafir statüsünden kalıcı statüsüne geçiş yapan Türkler artık burada yuva kurmaya, çocukları Almanya’da doğmaya ve çocukları okul gibi müesseslere gitmeye başladığında yerli kültür ve göç ettikleri ülkenin yasalarına dönük uyum (entegrasyon) çalışmaları her alanda karşılarına çıktı. Hatta bir dönem siyasi iktidar asimilasyon modeli üzerinden entegrasyon politikasına başvurdu lakin bu pek karşılık bulmadı.
Daha sonraki süreçlerde, özellikle 2000’li yıllarda, göçmen kökenli bireylere dönük kavram olarak entegrasyon içerikli yapılanmalar, projeler, programlar vb. çalışmalar hız kazandı.
2025 yılına 2 ay kala cevabını vermemiz gereken bir soru var: Kavram olarak entegrasyon ve entegrasyonun sahip olduğu felsefi altyapısı yukarıda bahsettiğimiz 4. nesli ve ondan sonraki nesli kapsama kabiliyeti var mıdır? Cevaplar aranmalıdır, cevaplar deneyimlenmelidir, cevaplar mukayese edilmelidir, cevaplar sorgulanmalıdır.
Edindiğim tecrübeler ve öngörüm neticesinde gelişen cevabım şu şekildedir: Entegrasyon yöntemi hem bugünkü hem de sonraki nesli kapsayabilecek bir kabiliyete sahip değil!
Cevabımı şekillendiren birçok nedenler vardır ama en başat olan nedeni şöyle açıklayabilirim: Entegrasyon çalışmaları Türkiye’de doğmuş büyümüş ve Almanya’ya göç etmiş Türkleri kapsayan bir süreç idi. Bu dönem içerisinde Almanya’da doğup büyüyen, okul ve mesleki tahsilini Almanya’da tamamlayan ve kendisi gibi aynı sosyal süreçten geçen biriyle evlenen iki Türk’ün çocukları da Almanya’da doğup büyüyor ve sosyal hayatın içerisinde gelişim sağlıyor. Bu iki Türk; Türkçenin, Almancanın ve İngilizcenin yanı sıra dördüncü bir lisana hâkim konumdalar. Çocukları hem Türk kültürünün hem de Batı medeniyetinin sentezlenmesi sonucuyla yetişmektedir. Sosyoloji disipline göre yeni bir sosyal fenomen olarak ortaya çıkan bu nesil entegrasyonu aşmıştır ve sosyal kapsayıcılığa (soziale Inklusion) ulaşmıştır. Uzlaşı kültürü içerisinde ilerleyen bu süreç sosyal göz hizası ile tanımlanır. Bir nevi bu nesil yeni bir neslin başlangıç sürecini de başlatmış olabilir. Bundan mülhem, 4. nesil iken kendisini sosyal koşulların gelişimi çerçevesinde oluşan yeni bir yapının 1. nesli konumuna geçme ihtimali vardır. Bu varsayım zaman içerisinde geçerliliği olup olmadığı deneyimlenerek tartışılacaktır. Ayrıca bahsettiğim bu husus tamamen 1961 yılından itibaren Almanya’da göç hikayesi olan bireyleri kapsamaktadır.
Son yıllarda Almanya’ya gelen Türkler bu koşullara doğal olarak dahil değiller.
Bu meselenin fiziki boyutu. Meselenin felsefi boyutu ise Avrupa Türklüğü tasavvuru temellendirilebilmesi için entegrasyon çalışmalarıyla öne çıkan Almanya Türk Toplumu; sosyal kapsayıcılık ile Almanya Türk Cemiyeti seviyesine yükselmelidir. Cemiyet niceliğe değil niteliğe adres beyan eder.
İşçi göçünün 100. yıldönümü olacak olan 2061 yılına doğru uzanan süreç; etkileriyle, nedenleriyle, sonuçlarıyla ve iddialarıyla yeni mefkurelere namzettir.
Fatih Oğuz